ÖZEL bir bankanın Genel Müdürlüğü’nde üst düzey görevde iken susuz tarım yapmak için görevinden ayrılan Safiye Sütlüdere Susuz Tarım çalışmalarını incelemek için Burdur’daki Lisinia Doğa Proje alanına geldi.
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 2003 yılında mezun olan Safiye Sütlüdere (40) 2005 yılında çalışmaya başladığı özel bir bankanın Genel Müdürlüğü’nde üst düzey yöneticilik görevinden 2018 yılında ayrıldı. Üç yıl önce görevinden istifa eden Sütlüdere Anadolu üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nde Tarım bölümünü de bitirdi.
Safiye Sütlüdere “Üç yıldır Kırklareli’nin İğneada Beldesinde yaşıyorum. Ondan önce İstanbul’da özel bir bankada uzun yıllar çalıştıktan sonra işten ayrılıp İğneada’ya taşındım. Son üç yıldır daha ziyade sebze yetiştiriciliği ile ilgilendim. Önce kendimize yetecek ölçülerde yaptık sonra araziyi büyütüp pazarda satışına kadar devam ettirdik” dedi.
Bu süre içerisinde sadece yetiştiricilik değil ekolojik denge, küresel ısınma, iklim, sular noluyor konularına girdiğini söyleyen Sütlüdere ” bu süreçte benim dikkatimi çeken, sorun olarak gördüğüm her sene bu toprakların işlenmesi, karbon döngüsü, su döngüsü bunlara zarar veriyor olmak. Buna başka bir yöntem bulmak gerektiğini düşünüp ertesi seneki çalışmalarda biz kalıcı sebze yatakları yöntemini denedik ama böyle devam ederken her yıl tekrar tekrar aynı şeylerle uğraşmak, tohum, sulama derken çok yıllık bitkilere dikkatimiz kaydı. Öncesinde de Tıbbi bitki konusuna ilgim vardı bunu araştırmaya başladık. Orada da farklı yetiştiricilik yöntemleri karşımıza çıktı. Gerçekten sürekli sulamayla, gübrelemeyle toprağı destekleyip verimi artırmayı öneren üreticiler ya da akademisyenlerle karşılaştık. Bir taraftan da ‘hayır bunların zaten suya, gübreye ihtiyacı yok. Ugun yerde uygun bitkiyi eğer yetiştirirseniz uygun bir bitki bulursanız hiç bunlara gerek olmadan yetiştiricilik yapabilirsiniz’ diyenler de oldu. Bu yöntem bana daha yakın gelince Susuz Tarım yöntemi ile karşılaştım ve sonuçta karşıma Lisinia çıktı. Evet, Lavanta, kekik, biberiye gibi bitkiler su verilmeden yetiştirilebiliyor ama bu susuz tarım yapıldığı anlamına gelmez. Bu farklı bir yöntem, ve o yöntem konusunda da en deneyimli Türkiye’den benim araştırmalarımda karşıma çıkan Lisinia Projesi oldu o vesileyle bir kaç gündür buradayım. Sağolsunlar Proje koordinatörü Özgül Hanım ve Öztürk Bey Onca yılın deneyimini canı gönülden paylaştılar, anlattılar. Çeliklerin fidelenmesinden başlayıp, toprağın işlenmesine, hasadına aklıma gelen milyonlarca soruyu sabırla, keyifle paylaştılar” diye konuştu.
Sütlüdere bundan sonraki hayalini şu sözlerle anlattı; “İğneada’da kiraladığım 10 dönümlük bir arazi var. Bunun dışında o köyde yaşayan o köyün yerlisi olan, arazisi olan bir arkadaşımla ortak olarak onun arazisinde ekmeyi planlıyoruz. Yine benim gibi İstanbul’dan kırsala göç etmiş, orada bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın arkadaşım daha var. Onunda arazisi var. Farklı farklı yerlerde, farklı farklı bitkileri deneyeceğimiz bir sene geçirmeyi planlıyoruz önümüzdeki yıl için. Başlangıçta kekik, ada çayı ve lavantayı deneyeceğiz farklı arazilerde, farklı ölçeklerde” diye konuştu.
Bu tür bitkilerin küçük aile işletmeciliği için çok uygun bitkiler olduğunu anlatan Sütlüdere şunları söyledi; “ilk yılda farklı yerlerde farklı bitkilerde kotarabilirsek, gücümüZ yeter belli oranda deneyim kazanma imkanımız olursa, bu tür bitkiler küçük aile işletmeciliği için çok uygun bitkiler. Bahçesinde üretim yapan kadınlar var. Belki onlarla da, onların da bahçelerini tarlalarını kurup büyütmek, birlikte birşeyler yapmak, belki yerel yönetimin desteğini alarak yaygınlaştıracak, büyütecek bir hale getirmek gibi hayallerim var” diye konuştu.
Safiye Sütlüdere’ye yaptıkları çalışmalar hakkında üç gün süreyle bilgiler verdiklerini arazide incelemeler yaptıklarını anlatan Lisinia Doğa Proje Alanı Susuz Tarım Projesi Koordinatörü Özgül Özçelik’te “Lisinia Proje olarak 2005’ten bu yana susuz tarımla uğraşıyoruz. Projelerimizden birisi de susuz tarım. Çünkü çevremize baktığımızda sularımızın hızla yok olduğunu fark ettik ve bunun içinde üretim modellerinin değiştirilmesi gerektiğini düşündük. Bu konuda da örnek olmamız gerekiyordu ve susuz yetişen aromatik bitkilerle başladık. Bunların başında lavanta geliyor ama Lavanta tabiki her şey demek değil. Kekik, Adaçayı, Melisa gibi su istemeden yetişebilen ve yöre halkına ekonomik getirisi olan bitkilerle başladık. Bunların sadece yetiştiriciliği değil, fideden nihai ürüne kadar olan tüm ürünlerini yaptık, geliştirdik ve insanlara sunduk. Çünkü ekstra bir gelirdi insanlar için bu” diye konuştu.
Özçelik “proje olarak misyonumuz gelecek nesillerin içme suyunu kurtarmak üzerinedir zaten. Bu sebepten dolayı da susuz yetişen aromatik bitkiler diyoruz. Biz 2010’dan bu yana susuz tarımı savunuyoruz ama susuz tarım da öyle sağa sola gidip fide dikilen ürünler değildi” diye konuştu.
Özçelik “özellikle Türkiye’de ülke genelinde içme sularımızın da tehlikeye girdiği bir dönemde asıl yapmak istediğimiz şey bunu Türkiye’de yaygınlaştırmak. Zaten doğamızda var olan bitkileri kültüre alıp, susuz yetiştiriyoruz. Türkiye’nin belli yerlerinde eğitimler veriyoruz. Toprakla buluşturmaktan nihai ürüne dönüşmesine kadar hepsini anlatıyoruz” ifadelerini kullandı.