BURDUR Lisinia Doğa Proje Alanı sorumlusu Öztürk Sarıca, adaçayının yapısında olan sineol, pinen gibi uçucu yağların özellikle virüsler, bakteriler ve mantarlar için çok çok etkili olduğunu söyledi.
Sarıca, Anadolu’da eskiden beri tıbbi tedavinin yanında özellikle eski çağlarda insanlar hastalandığında lokalde yetişen aromatik bitkileri kullandıklarını söyledi.
Sarıca: “Özellikle kekik, adaçayı bunların başında gelen aromatik bitkilerdi. Geçen yıl biz mart ayında koronavirüs salgını başladığında özellikle kekik ve adaçayının ciddi anlamda virüslere etkili olduğunu, bu konudaki bilimsel çalışmaların yoğun olarak devam ettiğini de dile getirmiştik. Oysa günümüzde sanki yeni bir şey keşfedilmiş gibi Amerika’dan Almanya’dan Avrupa’nın pek çok yerinden koronavirüse kekiğin ve adaçayının etkili olduğu konusunda yayınlar çıkmaya başladı. Oysaki Türk bilim insanları bunu zaten çok yıllar önce açıklamışlardı. Özellikle adaçayının yapısında olan sineol, pinen gibi uçucu yağlar özellikle virüsler, Bakteriler ve mantarlar için etkili. Yani dolayısıyla aslında biz bitkinin kendi savunma mekanizmasını, kullanmış olduğu, ortamında bulunan bakteri ve virüsleri öldürmek, onları kontrol altına almak için kendi üretmiş olduğu yağları biz hastalandığımızda kendimiz için kullanıyoruz. Aslında doğayı taklit ediyoruz ki doğanın taklit konusunda Anadolu coğrafyası aromatik bitkilerden çok zengin” dedi.
Son yıllarda özellikle çörtük yağı ve çörtük yağı ile birlikte adaçayı yağı ve kekik yağı karışımları ciddi anlamda mikrop öldürücü etkilerinin olduğunun ortaya konulmuş durumda olduğunu söyleyen Sarıca sözlerini şöyle sürdürdü; “bu konuda pek çok tıbbi makale yayınlanmış durumda. Biz koronavirüs salgınları sırasında özellikle kekik ve adaçayının ciddi anlamda hem tedavi gücünün olduğu hem virüslere stotiksit etkisiyle öldürdüğü hem diğer taraftan onların replikasyonunu engellediği çünkü özellikle RNA virüslerinin hızlı bir şekilde kekiğin, adaçayının aktifleri ile hem storize ediliyor, öldürebiliyor hem de çoğalması engellenebiliyor. Yani hem bulaşmayı engellemek hem ,de tedavi süreçlerinde adaçayı ve kekiği hem çaylarını kullanıp tüketebilirler hem de diğer taraftan uçucu yağlarını inhalasyon yoluyla veya sürerek kullanabilirler.”
Adaçayının üretiminde dünya ölçeğinde ciddi anlamda Rusya ve Amerika’nın hakimiyeti olduğunu kaydeden Sarıca “Ama bunun yanında çeşitlilik anlamında ve Salvia furtikoza dediğimiz Anadolu Adaçayı ve özellikleri anlamında aslında Türkiye bu konuda çok üst sıralarda. Şu anda üretim bakımından dünyada dördüncü, beşinci sıralardayız ama Türkiye’ye gen kaynaklarını ve arazilerini kullanıldığında ve susuz yetiştiği için özellikle adaçayı konusunda önümüzdeki yıllarda ciddi sıçramalar yapacaktır. Kekikte olduğu gibi adaçayında da dünya üretiminin yüzde % 70-%75’lere varan hakimiyetini sağlayacaktır. Bu konuda ciddi anlamda insanların bilinçlenmesi gerekiyor. Çünkü hem kendi sağlığımızı koruyoruz hem de ülkemize kazandırmamız gerekiyor.
Biz şu an 900 dekarlık alanda adaçayı üretimi yapıyoruz. Bu konuda Türkiye’de adaçayı üretimi konusunda zannediyorum en üst sıralardayız. Bunun hem uçucu yağını üretiyoruz hem diğer taraftan kurularını üretiyoruz ki bunlar çay yapımında kullanılıyor.
Özellikle Salvia fruticosa dediğimiz Anadolu Adaçayı’nın türü içeriği yüksek olan birkaç çeşidini şu anda alanımızda da üretmiş bulunaktayız. Bir şekilde bunu tarlalarımız da arazilerimiz de lokalize edip bunun kültürünü yapmaya çalışıyoruz. Şu anda çoğaltmaya başladık. Önümüzdeki yıllarda çok daha kaliteli, içeriği çok daha zengin, antimikrobiyal özellikleri çok daha fazla olan adaçayı üretimlerine başlamış olacağız” ifadelerini kullandı.