Metin Feyzioğlu Burdur’da | Gündemburdur.com
Son güncellenme :21.09.2014 16:37

Anasayfa > Burdur, Güncel > Metin Feyzioğlu Burdur’da

21.09.2014 Paz, 16:37

Burdur Barosu’nun ‘Avukat Evi’ olarak düzenlediği Tarihi Burdur Konağı’nın açılışını yapmak üzere Burdur’a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Burdur Belediyesi Susamlık Tesislerinde Gazetecilere açıklama yaptı.

Kendisinin 2010 referandumu öncesinde HSYK’nın düzenlenmesi bu şekilde olursa yargı tamamen siyasallaşır şeklinde uyarı yaptığını ancak o dönem kendisine karşı çıkanların bugün kendisinin 2010 yılında söylediklerini söylediğini belirtti.

Feyzioğlu “2010 referandumu öncesinde Kamuoyunu referandumla HSYK’nın düzenlenmesi bu şekilde olursa yargı tamamen siyasallaşacak diye uyarmıştım. O zamanki kaygılarımızın her biri satır satır gerçekleşti. Bugün TV’lerdeki tartışma programlarını seyrettiğimizde dün bizim söylediklerimizin tam aksini namus meselesi gibi, nasırlarına basılmış gibi tersini söyleyen bir takım  zatlar şimdi bizim 2010 da söylediklerimizi söylüyorlar.” dedi.

Feyzioğlu Işid’in elinde rehin tutulan Musul Konsolosluğu Personelinin kurtarılmasının kendisini çok mutlu ettiğini kaydetti. Feyzioğlu “IŞID adlı vahşi terör örgütünün rehin tuttuğu, tutsak aldığı kamu görevlilerimizin ve onların ailelerinin kurtulmuş olmasından dolayı çok büyük mutluluk duyduğumu ifade edeyim. Bazen sosyal medyada çeşitli yorumlara rastlıyorum. Bu rehin alma olayı bir senaryo ve ailelerde bugüne kadar da seslerini çıkarmadıklarına göre ne kadar rahatlar bu cümleleri acımasız buluyorum. O ailelerin çocuklarıyla eşleriyle kucaklaşmalarını sizler de seyrettiniz. Bir kumpas olması kamu görevlilerinin de içine katıldığı senaryo olması böyle düşünülmesi bizim çok sağlıklı düşünmediğimizi, her olayın arkasında bir kumpas arayarak mantık çizgisinden şaştığımızı gösteriyor.” dedi.

Uluslararası hukuk açısından konuya bakıldığında olayın kabul edilebilir bir tarafı olmadığını kaydeden Feyzioğlu ” hukukçu olarak beklediğim şu Musul kentinin bu vahşi terör örgütü tarafından işgal edilmekte olduğunu bir zamanlar Ortadoğu’da kuş uçsa, kanat çırpsa  haberimiz olur diye övünen Türkiye nasıl öngöremedi,  Neçirvan Barzaninin basın açıklamasını sizler de okudunuz  konsolosluğu tahliye edelim biz kaçıyoruz diye konsolosa uyarıyı yaptık ama anlayamadığımız bir sebepten dolayı çıkmadı konsolosluk görevlileri dedi. Dışişleri uygulamasında bir konsolosun bir konsolosluğu böyle bir tehdit karşısında boşaltmıyorum ben deme yetkisi bulunmadığına yani  Ankara’dan tahliye etmeyin diye bir talimat çıkmadığı bir durumda tahliye etmemek gibi bir yetkinin asla kullanılamayacağını bildiğimize göre Ankara’dan Musul baş konsolosluğumuza niçin tahliye emri gelmemiştir. Benim sorum budur. Bu soru tamamen hukuki bir sorudur. Bu tahliye emrinin  verilmemesi görevi kötüye kullanmaktır. İstihbarat alıp tahliye emri vermediyse sebebinin araştırılması gerekir. Kasıt var mıdır veya nedir. İstihbarat almadığı için tahliye emri vermediyse nasıl istihbarat almazsın istihbarat alması gereken birimlerin niçin gerekli istihbaratı almamıştır.  Almayı becerememiştir. Nerde aksamıştır. Bunların mutlaka soruşturulması gerekir. Burası bir kabile devleti değildir. Burası Türkiye Cumhuriyetidir. Devlettir. Ve Hukuk devleti olmak zorundadır. O zaman görevlerini yerine getirmeyenlerin niçin getirmediklerini kasıt olup olmadığını ve sorumluların kimler olduğunu tesbit etmeye mecburuz.”

 

Ana dilde eğitimin Türkiye’nin gündem maddelerinden birini teşkil ettiğini söyleyen Feyzioğlu “okul açılması izne tabidir. O izinlerin alınmadan okul açılması o zaman ben yaptım olduya girer. Hukukçular olarak ben yaptım oldulara her zaman karşıyız.” dedi.

“Dolayısıyla bunun konuşularak çözülmesi gerekir.” diyen Feyzioğlu şunları söyledi”  Yaklaşımımız her zaman şu olmuştur; İnsanların ana dillerini çocuklarına öğretmek hakları vardır. Anadil öğrenme hürriyeti vardır ancak resmi dil olan Türkçe’nin hiç kuşkusuz öğrenilmesi, öğretilmesi gerekliliği de vardır. Resmi dilin yanında (Resmi dilin dışındaysa anadil) ana dili öğrenebilecek imkanlara kavuşturulması, insanların artık 21. yüzyılda tartışılmaz bir temel hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti eğitim sisteminin de dünyada konuşulan bir önemli dili tüm çocuklarına öğretmek gibi bir yükümlülüğü vardır. Konuya etnik ayrımcılık temelinden değil de insan hakları ve çağdaş ihtiyaçlar penceresinden bakarsak daha sağlıklı olur kanaatindeyim.”

Feyzioğlu Avukat Evinin açılışnda yaptığı konuşmada da Türkiye’de avukatların en önemli sorununun hukukun üstünlüğünü sağlamak olduğunu söyledi.

Feyzioğlu “Eğer alın terimizin karşılığını alamıyoruz diye haklı şikayetlerimiz  varsa eğer bugün mesleki itibarımız eskisi gibi değil, eğer bugün adliyelerde niçin ayrımcılığa tabi tutuluyoruz, niçin hakimlerin savcıların yanında  farklı davranılıyor bize diyorsak  hukukun üstünlüğünün aşınmış olmasıdır sorun. Bugünkü sorunları dile getirdiğimizde ama dün de böyleydi diyenlere sözüm şudur. Dünün yanlışları bugünün yanlışlarının mazereti olmaya devam ederse genç nesilleri parlak bir gelecekten mahrum ederiz. Türkiye Barolar Birliğinin ve Baroların hukukun üstünlüğünü talep etmeleri, üstünlerin hukukuna karşı söz söylemeleri siyasi parti siyaseti değil hukukun üstünlüğü siyasetidir. Evet biz siyaset yapıyorsak bu siyasetse sonuna kadar siyaset yapıyoruz, gittiği yere kadar siyaset yapıyoruz. Ama siyasi parti siyaseti yapmıyoruz. Hukukun üstünlüğünün bu ülkenin her köşesinde hakim olması için bir başka siyasi partiler üstü siyaset yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.bur-avukat evi açılışı (5)

Feyzioğlu daha sonra Çeşmedamı Mahallesi’nde Avukat Evi olarak düzenlenen Tarihi Burdur

YORUMLAR

Toplam 0 yorum bulunmaktadır.


Tasarım: Burdurweb Medya
burdur haber