Burdur Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp Burdur Radyosunda Enes Buğra Şirin’in hazırladığı ve Serkan Şimşek’in sunduğu canlı yayına konuk oldu.
Canlı yayında gazeteci Serkan Şimşek’in sorularını yanıtlayan Gündüzalp tarım ve hayvancılığın günümüzdeki durumunu ve neler yapılması gerektiğini konuştu.
Tarım ve hayvancılığın girdi maliyetleri yüzünden sürdürülemez bir hal aldığına değinen Gündüzalp gazeteci Şimşek’in “Burdur’da ve ülkemizde tarımsal ticaret olarak bir üretim sıkıntısı var mı?” sorusuna “ En zor yerden başladınız. Üretimle ilgili bir sıkıntımız var mı? aslında var. Yok dersek sıkıntı olur. Türkiye üretmeyi seven bir coğrafya ama üretimle ilgili olarak girdi maliyetlerinin yüksek olması ve kırsaldaki yaşlanan nüfusu takip eden küresek ısınma ve kuraklık, finansal sorunlar ve ithalat gibi olgular üretimin önünde engel olarak dururken bizlerin üretimde sıkıntımız yok, güllük gülistanlık dememiz yanlış olur. Durum böyle devam ederse üretim sadece benim kırsalda üretmeye çalışan çiftçimin, üreticimin sorunu olmaktan çıkar, bu sorunu daha şiddetli yaşayacak olan tüketici yani şehirli halkımız olur. Çok basit anlamda şöyle anlatılabilir; Şehirde yaşayan köylünün, çiftçinin üretim fazlasını kullanır. Eğer benim kırsalda çalışan vatandaşımın elinde fazlası yoksa, üretimden kaçıyorsa şehirde yaşayan vatandaşımın ne tüketeceği konusunda sıkıntı doğar zaman da ortaya ithalat çıkar. İşte problemde tam olarak burada başlıyor. Şimdi tekrar söylüyorum üretimde bir sıkıntı var mı? Evet var, ama bunlar aşılamayacak sorunlar değil. Yeter ki biz ülke olarak iyi bir planlama ve istişare ile bölgesel planlamalarımızı düzgün yaparsak çözemeyeceğimiz bir şey yok diye düşünüyorum” ifadelerini kullanarak cevap verdi.
Şimşek’in “Burdur büyükbaş hayvancılık ve büyükbaş hayvancılıkta tüketilen yem hammaddesi için uygun bir bölge mi?” sorusuna ise “Bu sorunun cevabı çok net. Uygun değildir. Az öncede söylediğim gibi iş yine planlamaya geliyor. Eğer siz iyi planlama yapamazsanız, daha doğrusu hiç planlama yapmayıp da üretici para kazandığı işi istediği yapsın metoduna geçerseniz işte böyle çıkmaza gireriz. Bizim topraklarımız daha çok küçükbaş hayvancılığa uygun. Ağırlıklı olarak Yörük Türkmen geleneğinde de küçükbaş ön plandadır. Ama yaklaşık 30 yıldır, belki öncesi de var sürekli gelen tarım ve hayvancılıkta yanlış politikalar neticesinde biz bir nesli küçükbaş eti ve küçükbaştan üretilen süt ve süt ürünlerini tüketmez bir nesil haline getirdik. Artık bu geldiğimiz noktada bu hareketin bilinçli yapıldığına inanıyorum. Hatta 80’li yılların sonu 90’lı yılların başında Orman Bakanlığının yanlış bir uygulaması küçükbaş hayvancılığın azalması ve tükenmesi noktasında milat oldu. Küçükbaş popülasyonu azaldığı gibi çoban da kalmadı. Bunun sonucunda insanlar sadece büyükbaş eti ve büyükbaştan üretilen süt ve süt ürünlerini tüketmeye başladı. Artan nüfus ile birlikte ihtiyaç fazlalaşınca siz büyükbaş popülasyonunu artırmaya başlıyorsunuz ama sizin toprağınızın, ekimlik araziniz belli ve buradaki su kaynaklarınızın durumu belli. İşte burada bir paradoksa giriyorsunuz. Bu paradoksta yapmanız gereken yine düzgün bir planlamayla küçükbaşa ciddi anlamda destek verip küçükbaşın etinin ve süt mamullerini kullanılır hale getirmektir. Burdur teke yöresinin başkenti diyoruz mesela fakat baktığınız zaman Burdur lokantalarında küçükbaş eti yiyebileceğiniz kaç lokanta vardır. Burdur’un meşhur testi kebabı vardır mesela küçükbaş hayvan etinden yapılan. Kaç lokantada bunu yiyebiliyorsunuz? Belki de burada yapılması gereken şudur. Büyükbaş hayvanlarımızın verimliliğini artırarak popülasyonunu azaltmak gereklidir. Böylece daha az hayvanla daha çok üreterek hayvancılık para kazanabilir bir hale getirilebilir.” dedi.
