“BARIŞI ANCAK BU COĞRAFYANIN YERLİ UNSURLARININ BİRLİKTELİĞİ GETİRİR”
İslam adına Müslüman kıyımı yapan taşeron bir terör örgütünün Irak ve Suriye’de yürüttüğü katliamlar hız kesmeden sürüyor. Müslümanların yaşadığı bir ülkeden Müslümanların yaşadığı bir başka ülkeye, Müslümanların yaşadığı bir şehirden Müslümanların yaşadığı bir başka şehre ateş düşüren bu katliamlar en son Müslüman kardeşlerimizin ve akrabalarımızın olduğu Kobani’ye ulaştı.
Bölgede yaşanan bu katliamın sorumlusu başta ABD, AB ve İsrail’dir. Bunu görmeden yapılacak her türlü değerlendirme gerçekleri halı altına süpürmedir. Afganistan’dan Libya’ya, Suriye’den Sudan’a İslam coğrafyasında Müslüman kıyımı yapan ABD’nin, yine Müslüman kıyımı yapan taşeron terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadele göstermeliktir. ABD önceliğindeki Koalisyon Güçleri’nin derdi katliamı engellemek değil, Büyük Ortadoğu Projesini gerçekleştirmektir.
İsrail’in Filistin’de Müslümanlara karşı yaptığı katliamların amacı neyse, Irak’ta ve Suriye’de İslam adına kıyım yapan bu taşeron terör örgütünün de amacı odur. Farklı mezhepten ya da anlayıştan olduğu gerekçesi ile önce Müslümanları tekfir eden, ardından da tekfir ettiği Müslümanları hunharca katleden bir örgütün kime ve neye hizmet ettiği ortadadır.
Irak, 2003 ABD işgalinden sonra can ve mal güvenliğinin olmadığı bir coğrafyaya dönüşmüştür. Suriye 2011 Mart ayından itibaren can ve mal güvenliğinin olmadığı bir coğrafyaya dönüşmüştür. Başta Irak ve Suriye olmak üzere bölge ülkelerinin topraklarının kendi kutsal toprağı olduğunu iddia eden İsrail’in her iki ülkede yaşanan bu kaos ortamında payının olmadığını düşünmek aymazlıktır. Aynı şekilde bir damla petrolü bir damla insan kanından daha değerli gören ırkçı emperyalizmin bu kaos ortamında payının olmadığını düşünmek aymazlıktır.
Öte yandan bölge ülkelerinin yaklaşık yüz yıldır kendi halklarına karşı adil bir yönetim sergileyememeleri, farklılıkları yok saymaları ve tek tip bir kimlik dayatmaları bin yılı aşkın kadim bir kardeşliği sıkıntıya sokmuştur. Araplar, Farslar, Türkler, Kürtler ve diğer toplulukları bu coğrafyada bir arada tutan İslam Kardeşliğidir. İçerisinde inkârın, içerisinde asimilasyonun, içerisinde ötekileştirmenin olduğu bir anlayışın İslam Kardeşliğinden söz etmesi hem mümkün değildir hem de inandırıcı değildir.
Bu coğrafyada huzurun, barışın, kardeşliğin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Bunun yolu bin yılı aşkın bir süredir bu coğrafyada yaşayan Arapların, Farsların, Türklerin, Kürtlerin ve diğer toplulukların ırkçılık ve mezhepçilik bataklığına düşmeden hakkı üstün tutarak yeniden bir araya gelmeleridir. ABD, AB ve İsrail’in parmağının olduğu her müdahale bu coğrafyayı daha da yaşanmaz hale getirecektir.
İşgaller, cinayetler ve katliamlarda yitirdiğimiz çocuklarımızı, kadınlarımızı, gençlerimizi ve ihtiyarlarımızı geri getirmemiz mümkün değildir. Ama yeni işgallerin, cinayetlerin ve katliamların olmasının önüne geçilebilir. Dökülen kanı, akan gözyaşını yok saymamız mümkün değildir. Ama yeniden kan dökülmesin, yeniden gözyaşı akıtılmasının önüne geçilebilir. Ateş, sadece düştüğü yeri yakmaz. Ateş, azıcık da olsa vicdanı olan, azıcık da olsa yüreği olan, azıcık da olsa anne olmayı bilen, azıcık da olsan baba olmayı bilen herkese dokunur. Ateş, azıcık da olsa İslam ahlakından nasiplenmiş herkese dokunur.
Bu coğrafyanın tüm vicdan sahipleri, bu coğrafyanın tüm merhamet sahipleri, bu coğrafyanın insanlıktan ve İslamlıktan nasibini almış tüm yiğitleri, Arap’ı ile Fars’ı ile Kürt’ü ile Türk’ü ile bir araya gelmelidir. Barış ve huzur bu coğrafyada yaşayan halkların samimi istek ve gayretiyle gerçekleşir. Barış ve huzur ırkçılık dayatmayan, mezhepçilik dayatmayan İslam Birliği ile gerçekleşir. Bunun haricindeki her türlü arayış çıkmaz sokaktır. Bunun haricindeki her türlü arayış Arap’ın, Fars’ın, Kürt’ün, Türk’ün; Şii’nin, Sünni’nin kanının akmasıdır.
Müslüman olsun ya da olmasın bölgede yaşayan her insanın can, mal, din, akıl ve nesil emniyeti bizim için kutsaldır. Müslüman olsun ya da olmasın haksız yere tırnağının ucuna zarar gelen bir insan bizim yanımızdadır. Müslüman olsun ya da olmasın haksız yere kan döken bir insan bizim karşımızdadır. Ölümün Türkçesi de Kürtçesi de Arapçası da bir yüreği olan herkese hüzün verir. Barışın Türkçesi de Kürtçesi de Arapçası da bir yüreği ola herkesi sevindirir.
Türkiye, başta Irak, Suriye ve İran olmak üzere bu coğrafyanın tüm yerli unsurlarıyla bir araya gelmeli, yapay sınırları ve yapay düşmanlıkları ortadan kaldırmanın yollarını aramalıdır. Kardeşler ve akrabalar arasına çekilmiş tüm engeller kaldırılmalıdır.
Musa Sayar
Anadolu Gençlik Derneği Burdur Şube Başkanı