Memur-Sen “Öncü Medeniyet, Güçlü Sendika, Büyük Türkiye” buluşması toplantısına katılmak için Burdur’a gelen Memur Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Ali Yalçın hendek terörünün insanları mağdur ettiğini belirtti.
Yalçın “Hendekler şu an toplumu mağdur ediyor. 250 bin insan evini bıraktı ve göçüyor. Bunun bir özgürlük mücadelesi ile alakası yok. Bu bir taşeronluktur.” dedi.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Konferans Salonu’ndaki toplantıya Ak Parti Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, Memur Sen İl Başkanı Ömer Faruk Bilgiç ile Memur Sen’e bağlı sendikaların üyeleri katıldı.
Memur Sen’in Rahmetli Mehmet Akif İnan tarafından 14 Şubat 1992’de başlatılan bir hareket olduğunu anlatan Yalçın” Seküler bir alan olan sendikal faaliyete 1992 de besmele çekerek Eğitim Bir Sendikasını kurup yeni bir başlangıç yaparken biz sendikacılığı bu ülkedeki mevcut sendikalardan farklı yapacağımızı ve sendikacılığa yeni bir boyut getireceğimizi ifade ederek başlamıştık. Memur Sen yOlculuğu o başlangıçtaki niyeti bugüne kadar muahfaza etmiş ve erdemli sendikal hareketin nasıl olabileceği noktasında en önemli örnekleri vermiş bir teşkilattır. Bizim sendikal varlığımız bizim bu alanda olmayışımızın bu ülkeye neler kaybettirdiğinden hareketle başladı” ifadelerini kullandı.
Yalçın şunları söyledi; ” PKK nın yaptığı bir varlık mücadelesi, bir etnik mücadele falan değildir. Hendekler şu an toplumu mağdur ediyor. 250 bin insan evini bıraktı ve göçüyor. Bunun bir özgürlük mücadelesi ile alakası yok. Bu bir taşeronluktur. Doğu ve Güneydoğu illerinde kamu düzenini sağlamak için şehit olanların, güvenlik güçlerinin, onların geriye kalan yetimlerinin vebali, gençlerin ve çocukların eğitim ortamlarından ve eğitim haklarından yoksun kalmasının nedeni, insanların hastalığın, acının ve zulmün pençesinde kıvranmasının müsebbibi oradaki hendek terörüdür. Bunu yüksek sesle ifade etmek bizim görevimizdir. Onun için hendekleri kazanlar, hendeklerle yeni vesayet çukuru açanlar bir şeye vesile olmuşlardır. Hendekler yeni Kürt tehciri için aparata dönüşmüştür 250 bine yakın insan evini ocağını terketmiş ve ortada kalmıştır.Hendekleri kazanlar, hendeklerle yeni vesayet çukuru açanlar, bir şeye vesile olmuşlardır. Hendekler yeni Kürt tehciri için aparata dönüşmüştür. 250 bine yakın insan evini ocağını terk etmiş ve ortada kalmıştır. Bunu görmezden gelemeyiz. Bunun bir küresel sistemin tasarımı olduğunu, hendek kapitalizminin, emperyalizmin gönüllü casusluğuna soyunmak, gönüllü taşeronluğuna soyunmak anlamında insanların yaptığı değerlendirmelerin boşuna olmadığını bilmemiz gerekir. Onun için bizim varlığımız, bizim dirliğimiz, yan yana gelmemizden, kol kola durmamızdan, olayları görmemizden geçiyor. Bunu yapmak, bunu ortaya koymak durumundayız. Mesele eğer toplumla bütünleşmek, eşit vatandaşlıkta buluşmak, Türkiyelileşmek ise buradaki mesele küresel sisteme teslim olmakla, küresel sisteme tetikçilik yapmakla olmaz, milletin canını yakmakla olmaz. Canını acıtmak değil, acısını paylaşmakla olur. Bu ortak kimlikte buluşulacak, bütün millet bir ve beraber olarak beraber bir kadim yolculuğu devam ettirecekse bu, empati yapmakla, oradaki insanların sancısını yaşadığı travmayı ve orada yapılan mühendisliği görmekle olur”.
Yalçın Cizre’de, Sur’da ve Nusaybin’de yaşanan sıkıntılar da kazılan hendekler de ODTÜ’deki, Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki mescide müsaade etmeyen vandallardan ayrı şeyler değil. Birbirinin uzantıları, birbirinin bağlantıları diyen Yalçın “Üniversiteleri yeniden çekilmez hale getirip kardeşlik iklimini üniversitelerden bozarak toplumsal kargaşayı oradan tetiklemek gibi bir dizi hedef güdülüyor. Onun için sağduyulu olmak, onurlu durmak, haksızlığa boyun eğmemek, erdemli bir yaklaşımla hakkını ararken, başkasını hakkına ve hukukuna girmeden bunu ifade edebilmek bütün toplumun ortak görevidir. Bunları yapmaya ve söylemeye devam etmeliyiz.” dedi.
“Türkiye’de 11 hizmet kolunun tamamında yetkili konfederasyon olarak bu ülkede temel hak ve hürriyetler noktasında düne ilişkin ne kadar tortu varsa, ne kadar barikat varsa, tamamının kaldırılmasında yerimiz, terimiz ve imzamız var. Özlük anlamında ne kadar kazanım varsa bu, Memur-Sen ailesinin sahada yetkiyi almasıyla başlamıştır” diyen Yalçın “Dün yaşadığımız travmalar, üniversite önlerindeki dramların, katsayının, 12 yaşına kadar çocukların camiyle cemaatle buluşturulmasındaki yasaklığın, Belçika’da ana sınıfındaki çocukların kilisede eğitim aldığı bir ortamda, 12 yaşına kadar çocukların camiye, cemaate göndermeyen ona yasak koyan kafanın, okulları ‘biri bizi gözetliyor’ kamerasıyla donatıp eğitim üzerindeki askeri vesayetin aparatı ve aygıtı olup akşam onları teker teker fişleyip karargaha taşıyan Milli Güvenlik derslerinin ortadan kaldırılmasının, bunların tamamının altında ve sayabileceğimiz geçmişe ait bir çok tortunun ortadan kaldırılmasında bu mutfağın, bu teşkilatın teri var, yeri var, imzası var.” şeklinde konuştu.
Yalçın sözlerini şöyle tamamladı; “Bu ülkede bir daha Üniversite kapılarının nizamiye, Üniversite bahçelerinin Kışla olmaması, hiç bir kadının, hiç bir kızın özgürlüğünün bu ülkede bir daha turnikelere sıkıştırılmaması için, erken kalkanın darbe yapmaya kalktığı, halkı kışkırtmak için bazı manipülasyonların özel odaklarda tertiplendiği, ‘tanırım onlar bizim çocuklar, iyi çocuklar’ denilen aymazlıkların yaşanmadığı, Olimposta tanrılar kurban istedi diye Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi Anadolu çocuklarının bu ülkede bir daha savaş tanrılarına kurban edilmemesi için, Mamak’ın, Diyarbakır Cezaevinin, insanlık dışı işkencelerin, bir daha asit kuyularının, bir daha faili meçhullerin yaşanmaması, hendek terörlerinin olmaması, bin yıllık desendeki birlik ve beraberliğe kurşun sıkılmaması ve bu milletin içerisine fitne tohumlarının yaygınlaştırılamaması için, Terörün Dağ kadrosuna adam göndermek için mühendisliklerin yürütülmemesi, esrarkeşten şeyh, konsomatristen mesture üretip milletin diniyle, diyanetiyle alay edilip, tetikçi medyayla milleti manipüle edip daha sonra bu bir mühandislikti deyip yaptıklarını marifet gibi sunan aymazların ve hainlerin bir daha olmaması, savunan adamların Şubat soğuklarında boncuk boncuk terlememesi için, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyen ve ‘Siz öldürmesini iyi bilirsiniz’ diyen iradelerin bir daha diz çöktürülmemesi için, paralelinin, yatayının dikeyinin olmadığı bir ülkede Ay ışığında Sarıkızla kafeslemeye çalışan balyozcuların bir daha aynı cesareti toplamaması ve millete el ense çekmemesi için, yan yana gelmeye, kolkola girmeye, heybeti oluşturmaya, kuruş değil duruş sendikacılığını büyütmeye bir milyon sayısını 2016 hedefi olarak görüp 1 Milyondan daha ileriye, zirveden yeni ufuklara kararlı adımlarla güvenli yarınlara yolculuğa gönül verenler, baş koyanlar, adanmışlık örneği sergileyenler hepinizi yürekten selamlıyorum. Daha iyisi var her zaman, sınırı yok mükemmele varmanın zaman ne getirir bilinmez ama daha iyi olmalıyız yarın diyerek Rahmetli Akif İnan’ın kadim dostu Erdem Beyazıt’ın dediği gibi ‘Büyüyen elimin üstüne koy elini, Gelen zamanı haber veriyorum’ dizesinin altını çiziyor ellerini ellerimizin üzerine koyan, gelen zamanı yaklaştıran siz değerli dostlarıma saygılarımı sunuyorum”.
Yalçın, programın sonunda Memur-Sen’in Burdur’un 10 ilçesindeki başkanlarına yetki belgelerini verdi.
Mesut MADAN/BURDUR,(DHA)
Foto: ALi Yalçın kürsüde, şube başkanlarına belgeverirken, toplantıya katılanlar,
Görüntü Dökümü: Kuran okunması, salondan detay, ali yalçının konuşması, ilçe başkanlarına yetki belgelerinn verilmesi