BURDUR Gölü’nde son 50 yılda hızla artan tuzluluk nedeniyle göl tabanında yetişen su bitkilerinin yok olduğu bildirildi.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. İskender Gülle, Burdur Gölü tabanında yetişen su şamdanı, su sümbülü gibi su bitkilerinin yok olduğunu, Ördek otu (Ruppia maritima) bitkisinin ise az miktarda geliştiğini söyledi. Gülle tuzluluğun artması ile Burdur Gölü’ne has Burdur Dişli sazancığı (Aphanius sureyanus)’nın da gelecekte varlığını sürdüremeyeceği endişesi taşıdıklarını belirtti.
Burdur Gölü’nün dışarıya su akıntısı olmayan kapalı bir havza olduğunu söyleyen Gülle “Burdur Gölü dışarıya su akıntısı olmayan kapalı bir havza. Su kaybı sadece buharlaşma yoluyla olmakta. Eğer bir gölde su kaybı sadece buharlaşma ile oluyorsa ve gölün bulunduğu coğrafya kurak ve yarı kurak bir iklime sahipse böyle göller tuzlu göllerdir. Burdur Gölü’nün çok eski yıllara ait kimyasal ölçümleri yok. 1940’lı yıllardan bu tarafa yapılagelen kimyasal ölçümler var. Gölün seviyesinin düşük olduğu 1940’lı, 1950’li yıllara bakıldığında nispeten yüksek bir tuzluluk değeri var. 1970’li yıllara geldiğimizde göl seviyesi tarihteki en yüksek seviyesi olan 857.5 metre koduna geliyor ve tuzluluk oranı binde 12 seviyesine düşüyor. 1980’lere gelindiğinde gölün tekrar su kaybetmesiyle birlikte gölün tuzluluk değeri, 14-15 gr/litre düzeyine çıkıyor. Günümüze doğru gelindiğinde ise artan su kaybı nedeniyle gölün tuzluluk değeri de tabiki artıyor ve günümüzde 22 gr/litre düzeyine ulaşmıştır. Yani 2040-2050 yıllarına gelindiğinde Burdur Gölü’nün tuzluluk değeri deniz suyunun tuzluluk değeri ile aşağı yukarı aynı değeri bulacak” dedi.
Gölün su kaybı ile tuzluluk değeri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlatan Gülle şunları söyledi; “1970’lerden 2020’ye gelen 50 yıllık süreçte göl hacminin yüzde 45’ini kaybetti. Suyun yarısı kaybolunca tuzluluğunda yüzde 50 artmasını bekliyoruz. Tuzluluk 14 gr/litre düzeyinden 22 gr/litre düzeyine çıktı. Yani tuzluluk gölün su kaybından daha fazla arttı. Bunun nedeni de özellikle kanalizasyon akıntıları, arıtılmış ya da tam arıtılmamış kanalizasyon akıntıları, evlerde kullanılan tuzların zaman içerisinde göle boşalmasıda artı bir tuzluluk faktörü olarak gölü etkiliyor.”
Tuzluluk daha fazla artarsa ne olur sorusunun akla geldiğini belirten İskender Gülle “Burdur Gölü’nde bilindiği gibi Burdur dişli sazancığı olarak bilinen (Aphanius sureyanus) endemik bir balık türümüz var. Bu balık türü her ne kadar acı sularda yaşamayı sevse de zaman zaman tatlı sulara girer ve orada yumurtasını bırakır, tatlı su ağızlarında beslenmeyi çok sever. İşte göle gelen tatlı su akışlarının azalıp gölün tuzluluk değerinin artmasıyla bu balığın bundan 10-20 sene sonra göstereceği reaksiyonun ne olacağını şimdiden kestirmek çok zor. Günümüzde balığın popülasyonu çok iyi. Yavru bireyler var, genç bireyler var, bunları kıyıda sürü halinde gözlemleyebiliyoruz. Ama tuzluluğun litrede 30 grama çıkması durumunda dünya için endemik olan, Burdur Gölüne has olan bu dişli sazancık türünün gelecekte gölde varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğini bilemiyoruz, bu bizim için endişe kaynağı” ifadelerini kullandı.
Gölde yaşayan su kuşlarının tuzluluğun artışından dolaylı olarak etkileneceğini söyleyen Gülle sözlerini şöyle sürdürdü; “gölün daha az tuzlu olduğu dönemlerde gölde ördek otu dediğimiz su altı bitkileri yetişiyordu. Aynı zamanda başka bir alg türü olan Chara (su şamdanı) dediğimiz bitkisel bir organizma gelişimi söz konusu idi. Tuzluluk artıp binde 20 gr/litre değerini geçtikten sonra su şamdanları yani kara yosunu yok oldu. Gerçek bir çiçekli bitki olan taraksı su sümbülü adını verdiğimiz bir bitki vardı o da yok oldu. Şu anda Ördek Otu (Ruppia maritima) ismi verilen başka bir bitki türü var. Eskisi gibi yoğun bir şekilde gelişemiyor, az miktarda gelişebiliyor. Tuzluluğun artması ile su bitkileri yok olduktan sonra artık özellikle ördekler başta olmak üzere diğer su kuşlarının da buraya gelişi yavaş yavaş azalacaktır. Öte yandan Flamingolar tuzlu, sodalı ortamları çok severler. Flamingolarda bir artış görülebilir.”